22 Ağustos 2017

Kullanım Kolaylığı ve Estetik Bir Arada

22 Ağustos 2017
Derin dondurucuların faydalarını anlatarak zamanınızı almayacağım, uzun süreli gıda depolama için başka bir seçeneğin olmadığını zaten biliyorsunuzdur. Henüz bilmiyorsanız da, bu yılki Kurban Bayramı’nda öğreneceksiniz zira etleriniz buzdolabı içerisinde en fazla bir hafta dayanacak! Yani ister et, isterse de diğer gıdalar için uzun süreli depolama yapmak istiyorsanız, bir derin dondurucu kullanmanız gerekiyor. Bu bakımdan iki seçeneğiniz var: yatay ve dikey derin dondurucu modelleri. Yatay olanlar bir sandığı andırıyor ve kapakları üst kısımda yer alıyor. Dikey olanlar ise aynı bir buzdolabı gibi: Kapakları ön kısımlarında bulunuyor ve (isminden de tahmin edebileceğiniz gibi) dik şekilde kullanılıyorlar. Ben, tercihimi dikey derin dondurucu modellerinden, hatta daha net söyleyecek olursak, UED 5170 DTK A++ modelinden yana kullandım.

                                                               

Neden derseniz, her şeyden önce Uğur Soğutma markası güven veriyor. 60 yılı aşkın bir süredir derin dondurucu üretiyorlar ve bu nedenle benzersiz bir uzmanlıkları bulunuyor. Unutmayın, bu cihazları on yıllar boyunca kullanmak için alıyorsunuz ve he sağlamlıkları, hem de servis ağlarının yaygınlığı önem taşıyor. Uğur Soğutma, her iki bakımdan da beklentilerimi fazlasıyla karşılıyor. Gelelim tasarıma: UED 5170 DTK A++, dikey bir derin dondurucu modeli. Ben bu tasarımı seviyorum zira kullanması daha pratik geliyor: Aynı bir buzdolabı gibi rahatça kullanabiliyor, hatta buzdolabının yanına koyarak uyumlu ve estetik bir görünüm elde edebiliyorsunuz (ben öyle yaptım, tavsiye ederim).


UED 5170 DTK A++ yalnızca 46 kilo, yani kimseyi çağırmama gerek kalmadan bir köşeden diğerine kolayca taşıyabiliyorum. İç hacmi 170 litre, sadece benim değil, komşularımın gıdalarını bile depolamaya yetiyor! A ++ enerji sınıfında olduğu için, neredeyse hiç elektrik harcamıyor. En sevdiğim özelliği de, elektrik kesintilerinde bile içindekileri 15 saat boyunca korumaya devam edebilmesi oldu. Sık sık kesinti yaşanan bir yerde oturuyorsanız, emin olun bu özellik çok işinize yarayacak. Satın almak için https://satis.ugur.com.tr/item/ued-5170-dtk-a/100028 adresini kullanmanızı tavsiye ederim, peşin fiyatına 12 taksit yaptırarak kredi kartınızla alabiliyorsunuz. Geniş iç hacimli, dayanıklı, pratik ve uygun fiyatlı bir derin dondurucu arıyorsanız, UED 5170 DTK A++ modelini gönül rahatlığı ile tavsiye ediyorum.

                                     
Bir boomads advertorial içeriğidir.
Devamını Oku »

1 Ağustos 2017

Hc Care Lightening Peeling Cleanser Yenileyici ve Aydınlatıcı Peeling Jel

1 Ağustos 2017
Herkese merhaba ,cilt bakım ürünlerim arasında son aylarda  Hc Care Lightening Peeling Cleanser  kullanıyorum. Biliyorsunuz ki peeling sayesinde cildimiz daha canlı ve pürüzsüz gözüküyor. Kullanmış olduğumuz leke kremleri ve kırışık önleyici ürünler böylelikle cildimize daha iyi etki ediyor.Cildimin daha canlı ve daha sağlıklı gözükmesi için bende haftada bir kaç kez yüzeysel peeling uyguluyorum . 
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi hcc care ürünlerini  oldukça başarılı buluyorum. Bu peeling de benim memnun kaldığım bir ürün oldu. Ürün kullanma talimatları arasında sabah akşam kullanılması tavsiye ediyor. Bu kullanım benim  cildime fazla olduğu için,  haftada bir kaç kez  özellikle duş sonrası kullanıyorum. Böylelikle  açılan gözeneklerime daha iyi etki ettiğini düşünüyorum. Çok fazla sert peelingler tercih eden biri değilim bu sebeple ilk zamanlar bu peeling ile pek anlaştığımı söyleyemem. Zaman içerisinde tekrar kullanma şansı verdiğim bu ürünü yüzüme çok fazla bastırmadan kullanıyorum.
 Göz çevresinde kesinlikle kullanmamamız gerektiği ürün üzerinde özellikle  belirtiliyor. 


Ürün vaatlerine göz atacak olursak  ,Hc care lightening peeling cleanser yenileyici ve  aydınlatıcı peeling sabun içermeyen temizleyiciler sayesinde ,kuruluğun neden olduğu pul pul dökülmelere karşı korumayı ve cilt görünümünü yeniden canlandırmayı destekliyor. Nemlendirici formülü sayesinde yüzeysel kirleri ve ölü hücreleri kolayca temizlerken cildi pürüzsüz ve yumuşak bırakmak üzere geliştirilmiş. 
İçeriğindeki cilt tonu düzenleyiciler sayesinde ferah ve ışıltılı bir görünüm kazandırıyor.
Ürünü nemli cildime uygulayıp,bir süre bekliyorum . Sonra cildimi iyice duruluyorum.
 Peelingi uyguladıktan sonra yüzümde o aydınlanmayı fark ediyorum. Cildim kesinlikle kuruma yapmıyor .Bunu kullanım sonrası hemen nemlendirici sürmem gerektirmediğinden anlayabiliyorum.
150 ml yumuşak plastik bir tüp ambalajı bulunuyor. Ambalajın yumuşaklığı sebebi ile  kullanmak istediğiniz kadar ürünü alabilmek kolay ,ürün içeriğinde antioksidan ve nemlendirici özelliği olan bambu ağacıda bulunuyor. Ürünün çok hoş ve hafif bir kokusu bulunuyor.
Ürün açıldıktan sonra 12 ay içerisinde tüketilmek zorunda ,şunu belirtmeden geçemeyeceğim Hc Care ürünleri % 100 Türk markası buda gurur verici bir ayrıntı.Hayvanlar üzerinde kesinlikle test edilmiyor ve içeriğinde kesinlikle hayvansal katkı maddeleri kullanılmıyor. Severek kullandığım bu peelingi 35 TL'ye www.hccare.com sitesinden satın alabilirsiniz. 

Başka bir yazıda görüşmek üzere sevgiler....





Devamını Oku »

18 Temmuz 2017

Pastel Day Long Lipcolor 20-22-29

18 Temmuz 2017

Elimde bulunan Pastel Daylong Lipcolor serisinden artık bir yazı yazma vakti gelmişti.

 Hiç tartışmasız ki  mat rujlar arasında açık ara en favori seri Pastel  mat rujlar dır. Her geçen gün yeni bir renk eklenmesi ile en favori rujlar arasında olan bu serinin benim elimde bulunan 20-22-29 renklerinden sizlere bahsetmek istiyorum. Sırayla gidersek en üstten başlayalım.

Pastel Day Long 20 numara bu ruj nude kahve tonlarında,içinde pembelik barındıran çok sevimli bir renk ,yalnız ben sürdükten bir müddet sonra rengi gittikçe koyulaşıp tam bir kahve tonunu alıyor. Rengi bende orta derece kalıcılık sağlıyor. Day long serisinin renklerine göre kalıcılık dereceleri de değişiyor. Şu yaz günlerinde en sık kullandığım renk bu oldu. Bronz tenimde tahminimin de ötesinde çok güzel bir duruş sergiliyor. 


Pastel Day Long 22 numara koyu bir mürdüm rengi .Dişleri olduğundan daha beyaz gösterebilme özelliğine sahip:) İlerleyen saatlerde dudak çizgilerini belli etmeye başlıyor. Yalnız içlerine dolup çirkin bir görüntü oluşturmuyor. Bu rengi sürerken oldukça dikkat etmek gerekiyor. En ufak bir yanlış düzeltmeye çalışırken daha çok bulaşmaya sebep olabiliyor. 

Pastel Day Long 29 numara soğuk alt tonlu bir pembe  ,bu rujda benim dudağımda değişime uğrayıp ilerleyen saatlerde lila rengine bürünüyor. Serinin en zor bulduğum rengi bu oldu.Bana çok yakışacağını düşünmesem de bu kadar ulaşılmaz olması oldukça ilgimi çekmişti. Satın aldıktan sonra aslında almasam da olurmuş dediğim bir renk oldu. Aslında ambalajında gördüğüm renkle aynı tonda kalsaydı belki daha çok sevebilirdim. Sanırım bu renk esmerlere  daha çok yakışıyor. 
Bu rujların ortak özelliği bir şeyler yemediğiniz ,içmediğiniz sürece çok sorun çıkartmıyor. Kalıcılıkları gözlemlediğim kadarı ile rengine göre değişiyor.Bir çok arkadaşımın saatlerce dudağından kıpırdamasına rağmen bende o performansı göstermiyor. Hayatımın mat rujları diyemem ama yinede renklerine karşı kayıtsız kalamıyorum. Ambalajları oldukça sağlam,sade ve şık bir tasarıma sahip .Dudaklarımın çok kuru olmaması sebebi ile çok fazla kurutma yaşamıyorum. Altına asla nemlendirici bir ürün kullanmıyorum .O şekilde denediğimde dayanıklıkları daha çok düştü.
 Ben yaz kış ayrımı yapmadan tüm renklerini her mevsimde kullanıyorum . Normalde 25 tl'ye yakın bir fiyatta satılan bu rujlar ,indirim zamanları denk gelinirse  oldukça uygun fiyatlara sahip olunabiliyor. Elimde daha bu seriye ait renk mevcut ama yazı uzun olacak diye onları farklı bir yazıda paylaşmayı uygun buldum. 
Pastel rujlara Gratis mağazaları ve bir çok kozmetik mağazasından ulaşabilirsiniz. Sevgiler...
Devamını Oku »

5 Temmuz 2017

L'rouge Deo Spray

5 Temmuz 2017
Herkese merhaba ; bugün size bahsetmek istediğim ürün benim propam markasına ait L'rouge deo spray...
 Terlemeyi değil ,ter kokusunu önleyen sprey...
 Terlemek sağlıklı bir beden için olması gereken bir fonksiyondur. Terleme sonucu vücudumuzun ısısı ayarlanır ve kendini serinletmeye çalışır .Terlemek vücuttan toksinlerin atılması için çok önemlidir. Ter kokusunu önlemek için ise çeşitli ürünler kullanırız.  Özellikle mis kokulu ürünler kullanmak illaki vazgeçilmezimizdir. Son senelerde bu tarz ürünlerin içeriğinde nelere dikkat etmemiz konusunda noktaları da öğrendik. Kullandığımız ter kokusu giderici ürünlerin içerisinde alüminyum ve paraben bulunmaması gerekiyormuş Hatta okuduğum bir makalede ,son yıllarda hızlıca çoğalan göğüs kanseri sebebi koltuk altına sürülen bu kötü içerikli ürünler olabilirmiş .
Peki bu kadar ince detayları olan bir konuda L'rouge Deo Spray neden ayrıcalıklı ,ürünün iddialarına göz atalım.
* Alüminyum klorür ve zirconium ,paraben ve türevleri ,boya ve itici gaz içermez.
*  Terleme ile oluşan kötü kokuları engeller.
*Dediğim gibi terleme vücudun ısı dengesini ayarlayan bir fonksiyondur. 
Bu ürün vücudun terleme yoluyla soğumasını engellemez.
* Giysilere leke ve iz bırakmaz.
* Ter bezi kanallarını kapatmaz.
* Yapışkanlık hissi yapmaz .

Ürün 50 ml sprey şeklinde bir plastik şişeye sahip ,ürün içerisinde pudra ve gluten olmamasına rağmen ben nedense pudramsı bir koku duyuyorum . Özellikle yeni banyo yapıldığında yani vücut daha terlemeye başlamadan önce kuru ve temiz cilde 15 cm mesafeden kullanılması tavsiye ediliyor. Serin havalarda kullandığımda ürünün kokusu 24 saat koltuk altımda kalmasına rağmen ,tabi ki bu sıcak yaz günlerinde yineleme ihtiyacı hissettiriyor. 
Deneme amaçlı her koltuk altımı kaldırdığımda o mis gibi kokusunun varlığını hissetmek çok hoşuma gidiyor. Cildim tarafından çok kolay emiliyor ve asla kıyafetlerime leke yapmıyor. İçeriğinin temiz ,kullanımın kolay olması sebebi ile son günlerde tek kullandığım ürün kendisidir. Ayrıca Türk markası olması gurur verici , #pudrakokusuilemayispapatyalari etkinliğinde tanıştığım Benim Propam ürünlerine www.hepsipropada.com sitesinden göz atabilirsiniz.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere ,sevgiler...

Devamını Oku »

20 Haziran 2017

Farmasi Kajal Jel Eyeliner

20 Haziran 2017


Geçtiğimiz mayıs ayında , Farmasi ürünleri satan bir arkadaşımdan Farmasi Kajal Jel Eyeliner siparişi verdim. Geldiği günden beri elim devamlı bu eyelinere gidiyor. 
İlk kullandığım jel eyeliner olduğu için veya sürümü değişik geldiği içindir bilemiyorum:)
  Her seferinde bir öncekinde daha iyi sürmeyi başardığım bir eyeliner oldu. Açıkça söylemek gerekirse ,kullanmaya başlamadan önce bayağı beni ürküten bir üründü. İtiraf etmeliyim ki kalem eyelinerler herkes gibi benim içinde kullanımı oldukça kolay ürünler .


Geçtiğimiz ay ki katalogta eyeliner fırçası yanında hediye olarak satılıyordu. Bende daha önce jel eyeliner fırçası kullanmadığım için ,işe yarayıp yaramayacağını düşünmeden siparişi verdim.. Beni hiç zorlamayan ,elime oldukça iyi oturan ve tek sürüşte çizgiyi tamamlamama fırsat veren bir fırça oldu. Aldığıma pişman olmadım .
Jel eyeliner 3 g küçük bir kavanoz içerisinde bulunuyor.
Fırçayı dokundunuz anda köpüğe dokunuyormuş izlenimi veriyor. Mat bir yapıya sahip ,sürdüğünüz andan kısa bir süre sonra ürün matlaşıyor. Buda oldukça hoşuma giden özelliği oldu. 
  Dokunmadığınız sürece akma ,bulaşma yapmıyor. Gün boyu gözümde sorunsuz kalıyor.Aslında rengi bayağı siyah ama ben jel eyelinerlara alışık olmadığım için fırçaya fazla alamıyorum :) 
Jel eyelinerler da sorun bir süre sonra kurumaları ,bunu yaşamamak için kapağını sıkı sıkıya kapatıyorum.
 Günlük kullanımda işimi gören bir eyeliner oldu. Kavanoz küçük olmasına rağmen ,oldukça uzun süre kullanacağımı düşünüyorum. Yalnız gözümden temizlerken beni biraz uğraştırıyor. Sıradan bir misel su işimi görmüyor ,çift fazlı ürün ile daha iyi sonuç alıyorum. 
Sizler farmasi jel eyeliner denediniz mi? 
Benimle paylaşırsanız sevinirim. 
Yaptığım alışverişte bir kaç ürün daha aldım .Onları da kullandıkça paylaşacağım.Sevgiler...
Devamını Oku »

16 Haziran 2017

Ya Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?

16 Haziran 2017


Uzunca bir süredir kozmetik ve yaşam blogları gerek bloglarında gerek sosyal medya hesaplarında bazı şikayetler ve sitemler görüyorsunuz. Bizler yani blog yazarları istedik ki bu durumu tek bir yazıda toplayalım, sorunu ve kaynağını anlatalım.

Öncelikle belirtelim; bizler marka gönderisinden çok kendi aldıklarımızı bloglarında yazan blog yazarlarıyız. Yani bu yazıyı yazma cesaretini gösteriyorsak ki bu nokta çok önemli, blogumuz biz istediğimiz için var ve var olacak!

Uzun bir süre aktif blog yazarları olarak olayları uzaktan izledik. Blog yazmayı kolay zannedenler ticari veya en azından çıkar amaçlı blog açıyorlar. Hatta blog demeyelim, instagram hesabı açıyorlar ve kendilerine blogger diyorlar. Üzerine son zamanların en moda hadisesi takipçi satın alıyorlar. Bir bakıyorsunuz 2 aylık bir instagram hesabı 40 bin takipçiye ulaşmış. Çözünürlüğü iyi fotoğraflar, hatta bazen yabancı bloggerlardan aldıkları fotoğraflar ile “dostlar iş başında görsün” mantığı ile paylaşım yapıyorlar. Ardından markalara yazmaya başlıyorlar, tanıtmak için ürün istiyorlar. Zaten instagram hesaplarını açar açmaz profillerine ekledikleri bir not var: “Reklam ve iş birlikleri için DM” Yani amaç baştan belli sizce de öyle değil mi? Ve bazıları blog nedir, blog nasıl yazılır haberi yok. İçlerinde instagramın gerçekten blog olduğuna inananlar var biliyor musunuz?.

Bu şekilde bir yol izleyerek hem gerçek blog yazarlarının emeğini hiçe saymış oluyorlar hem ‘blog yazarlığı’ vurgusunu kötüye kullanıp lekeliyorlar. Olay bununla da sınırlı değil. Markaların ‘denemeleri ve yazmaları’ için gönderdiği ürünleri satmaya başlıyor kimileri. Yani olayın ticari boyutuna kısa yolla ulaşıyorlar.

Peki bu durumda sadece kendini blogger zanneden ve etrafındakileri inandıranlar mı suçlu? Bunların hesaplarını incelemeyen ve “ben bloggerım dediğinde “hani senin blogun” diye sormayan firmaların hiç mi suçu yok? Aslında bakarsınız suçları hiç azımsanmayacak ölçüde. Onlar bu blog yazmayan ve takipçileri gerçek olmayan hesaplara ürün gönderip, ürünlerin akıbetini bile sormayınca ne oluyor? “Bu iş ne kadar kolaymış” diye düşünen meraklı insanlar da açıyorlar bir instagram hesabı, alıyorlar takipçiyi başlıyorlar firmalara yazmaya. Belki onlara da gelir öyle değil mi?

Bu arada emek veren blog yazarları ne yapıyor dersiniz? Sırf bu işi severek yaptıkları için, blog yazarken paylaşım yaparken mutlu oldukları için ceplerinden para verip o markaların ürünlerini almaya devam ediyor. Evet bir çoğu bunu yapıyor.

Sizce firmalar neden böyle yapıyor? Ürünleri yazmayan tanıtmayan hatta blog bile yazmayan insanlara neden ürün gönderiyorlar? Bizler nasılsa gidip o ürünleri alıp, kullanıp yazıyoruz. O kişiler bedava olmazsa almıyor. Sebep bu olabilir mi? Biz mantıklı bir gerekçe bulamadık. Bizler blog yazarı olarak, birer tüketici olarak blog yazarları kimdir, ne kadar samimidir bir iki defa okumakla anlayabiliyorsak koskoca pr ekipleri bunu neden anlayamıyor? Çalıştıkları markayı aşağı çekmek hoşlarına gitmez ama ürün gönderdikleri insanlar instagram hesaplarında bile ürünü yorumlamazken nasıl bir sonuca varmayı düşünüyorlar dersiniz? Peki pr işlerini instabloggerlara veren markalara ne dersiniz? Bol bol soru işreti konulacak cümleler kurmak mümkün bu paragrafta… Bizde bu soru işaretleri oluşturan markalar yanında nokta atışı yapan muhteşem firmalar da var. Onları da yürekten tebrik ediyoruz.

Bir sorun da nedir biliyor musunuz? Firmaların uyarılara duyarsız olması! Ya cevap verilmiyor, ya geçiştiriliyor. Bazı markaların ‘blogger toplantısı’ adı altında bir organizasyon yapıp katılımcıların yarısından çoğunun blogu olmayan makyaj sever instagram hesabı olması ayrı bir konu zaten.

Bu noktada hemen vurgulayalım; markaların denemesi için ürün gönderdiği çok kıymetli blog yazarları da var. Ve bizler onların yorumlarını fazlası ile önemsiyor ve ilgi ile takip ediyoruz.

Bu yazıyı hep birlikte hazırlayıp yayınlamadan önce çok düşündük. İlk soru 'acaba tepkimiz işe yarar mı?’ Evet okuduğunuza göre yazıyı yayınlama kararı aldık. Hiç bir işe yaramasa da, ürün incelemeyi değerlendirmeyi bilmeyen amacı çok farklı olan insanlarla iş birliği yapılmaya devam edilse de bizim çizgimiz net! Bugüne kadar ne yaptıysak o şekilde devam etmeyi planlıyoruz. Ya siz olsaydınız ne yapardınız?

Not: Bu yazıyı görüp paylaşmak isteyen blog yazarlarının, detaylıca anlayarak okumasını rica ediyoruz. Yazıda altını dolduramayacağı özelliklere sahip birinin bu yazıyı yayınlaması doğru olmaz. Mesela bloguna düzenli yazı girmeyen veya blogu sadece hediye ürünlerle dolu olan bir blog yazarı lütfen bu yazıyı yayınlamasın. Bizler gibi düşünen yazarların bu yazıyı paylaşması hepimizi mutlu eder. Bizler doğru yolda olduğumuzu biliyoruz ancak yazının çok fazla blogda yayına girmesi bizim tavır ve tepkimizin doğru olduğunu çok fazla insana ulaştırır.

Sağlıcakla…


Devamını Oku »